Dört yıl önce, 9 Haziran 2013’te Gezi’nin onuncu gününde, Gezi Hareketine aşağıdaki yazıda bir program öneriyor ve onu bir program tartışm...
Dört yıl önce, 9 Haziran 2013’te Gezi’nin onuncu gününde,
Gezi Hareketine aşağıdaki yazıda bir program öneriyor ve onu bir program
tartışmasına çekmeye çalışıyorduk.
Gezi’nin o zamanlar böyle konulara kulakları tıkalıydı, kendisiyle
sarhoş olmuştu.
Ne Taksim Dayanışması’nın, ne orada etkili olmaya çalışan
Sosyalist ve sol hareketlerin böyle bir perspektifi yoktu.
Gezicilerin alıcıları henüz bizim yayınlarımıza rezonans
gösterecek frekansta değildi. Bu nedenle
bu yazılanlar uzayın sağır boşluklarında kaybolup gittiler.
Gezi şimdi, HAYIR hareketinin ortaya çıkardığı, küçük ama
önemli HAYIR meclislerinde tam da bu sorunları yavaş yavaş gündemine almaya
başlıyor.
Bu momentte o zamanlar yankısız kalmış, olmamışa dönmüş bir
yazıyı tekrar yayınlayarak. hem HAYIR meclislerinde ufaktan başlama eğilimi
gösteren tartışmaya; hem de Gezi’nin bir bilançosunun çıkarılmasına, yani
eksiklerinin daha iyi görülmesine ve giderilmesine bir katkıda bulunmayı
deneyelim.
Özgürlük Direnişçileri İçin Birleştirici Bir Program Önerisi
Dün, Gezi Parkı’na Hrant Dink Alanı adı verilmesi ve oraya
yıkılmış Ermeni Katliamı anıtının yerine bir yenisinin koyulması önerisi
yapıldığında, Twitter’de bir arkadaş, bunun gündeme alınmasının doğru olmadığı,
esas olarak direnişin amaçlarının tartışılmasının daha doğru olacağı yönünde
bir eleştiri yaptı[1].
Elbette arkadaş haklı olabilir. Ayrıca bunlar birbiriyle
çelişmeyebilir de.
Arkadaşın bu önerisi ve eleştirisini de göz önüne alarak
aşağıda, tartışılması, konuşulması ve görüşlerin olgunlaştırılması dileğiyle
bir Demokrasi ve Özgürlükler Programı tartışmasına girilebilir.
Bu program sorunların ve öznelerin her birinin kendi
spesifik amaçlarını alt alta yazmasından daha öte, onları adeta bir cebirsel
formül gibi, her spesifik amacın da kendini bulabileceği bir metin olmalıdır.
Zaten bunu başardığı, yani somut cebirsel formüllerden
oluşan bir program oluşturabildiği, takdirde bu hareket toplumda tüm muhalif ve
özgürlükçü güçleri toparlayıp kapsayabilir.
Aşağıda böyle bir programın nasıl bir şey olabileceği
tartışmasına bir giriş, bir başlangıç olabilecek bir program önerisi yer
alıyor.
Tümüyle reddedilse bile, en azından tartışmalara bir zemin
oluşturabilir.
Kanımca demokrasi ve özgürlükler programının iki temel
özelliği bulunması gerekir.
Birincisi: bu topraklarda yaşayan tüm yurttaşların hiç
birisinin, dili, dini, etnisi, soyu, sopu vs. nedeniyle herhangi bir
eşitsizliğe, imtiyaza ve baskıya uğramaması. Bir dilden, bir dinden olmanın bir
takımın taraftarlığından farklı bir durumda olmaması.
Kimsenin dili, dini, etnisi, kültürü, soyu, sopu vs.
nedeniyle bir imtiyaz ya da farklı muamele ya da dezavantajla malul olmaması.
Devletin örneğin futbol takımları karşısında tarafsız ve
takım taraftarlığının politika dışı olması gibi, bütün dil, din, etni, soy,
kültür vs. farklılıkları karşısında da bütünüyle tarafsız olması ve bu
farklılıkların bütünüyle politik olanın yani devletin ve ulusun tanımının
dışında olması.
İkincisi, yurttaşların üzerinde yükselmeyen; devletin
milletten üstün değil, milletin devletten üstün olduğu; bugünkü pahalı,
baskıcı, bürokratik, militarist, kırtasiyeci ve keyfi devletin yerine,
işlevinin sadece ve sadece, yurttaşların ortak yaşamının gereklerine ve
iradelerine hizmet edecek şekilde sınırlanmasına göre yapılanmış yeni bir
devlet cihazının kurulmasıdır.
Bu temel amaçlara ulaşmak için somut yapıların neler olacağı
ve olması gerektiği bu programın içeriğini oluşturmalıdır.
Çünkü somut hedefler hem birleştirir hem de yanlış
anlamaları önler. Çünkü kullanılan kavramlar ya da kavramlara yüklenen anlamlar
farklı olabilir. Bunlar da tükenmez ideolojik tartışmaların yolunu açar. Ama
somut talepler, kim hangi kavramla ifade ederse etsin, herkesin anladığı aynı
olduğundan, hem yanlış anlama olanağını kaldırır hem de bir ortak bir dil ve
tartışma zemini sağlar[2].
Bu nedenle, eğer bu amaçlar üzerinde anlaşılır ve bu amaçlar
modern, demokratik ve özgürlükçü bir ülkenin temel özellikleri olarak kabul
edilirse, bunların somut biçimlerinin neler olacağı üzerinden bir tartışma
yürütülmelidir.
Böylesine bir program, tüm farklı duyarlılıklardan
kaynaklanan talepleri, her biri farklı mecralarda akan nehirlerin bir denizde
buluşması gibi, bir tek ortak demokratik ve özgürlükçü hareket biçiminde
birleştirebilir.
Şu an hareketimizin en büyük ihtiyacı da esas olarak budur.
Biraz dikkatlice okunduğu takdirde görüleceği gibi, aşağıda
tartışmaya sunduğumuz taslak sorunların en temeline inmekte, tek tek sorunları
sıralamaktansa, onları çözecek yapıyı, araçları ve koşulları sağlamaktadır.
Bir diğer ifadeyle, kimseye para vermemekte, ama bir altın
bilezik, para kazanmayı sağlayacak bir zanaat ve onu icra edecek araçları
vermektedir.
Aşağıda beş ana başlık halinde bu program yer almaktadır.
Okuyalım, tartışalım, tartıştıralım. Bunlar yeterli ve doğru
olmayabilir. Ama tartışmaları başlatmak ve sistemli bir şekilde yürütmek için
bir hareket noktası sağlayabilir.
· Gerçek bir
eşitlik için, ulusun tanımından her türlü, dil din, tarih, "etni",
soy, kültür, "ırk" belirlemesi kalkmalı, demokratik ulus bunlarla
tanımlanmaya karşı tanımlanmalıdır. Bu somut olarak şu tedbirlerle
gerçekleşebilir.
o Herkese istediği
dili anadil olarak seçme ve anadilinde eğitim hakkı olmalıdır. (Ana dilini öğrenme
hakkı değil. Bu farklıdır dillerden birine üstünlük sağlayıp eşitsizliği
arttırır.)
o Ortak bir konuşma
ve yazışma dili gerekip gerekmediğine; gerekiyorsa bunun hangi dil olacağına
demokratik ulusun yurttaşları tartışarak ve oylayarak karar verirler. Bu ortak
konuşma dilini öğrenmek, anadilde eğitim hakkını ortadan kaldırmaz.
o Okullarda herkes
ana dilinde ama , tıpkı aynı fiziği, biyolojiyi okumaları gibi, aynı ortak
tarihi ve edebiyatı okumalıdır. Bu tarih, en azından ülkedeki ve komşularındaki
bütün dillerden, etnilerden, dinlerden, kültürlerden, cinslerden eşit
miktardaki temsilciler tarafından ortaklaşa yazılmalıdır.
o Eğer okullarda
okutulmasına karar verilirse, din ve ahlak dersleri, yeryüzündeki tüm büyük din
ve inançlardan ve inançsızlardan eşit sayıda temsilciler tarafından ortaklaşa
yazılmalıdır.
o Devletin tüm
inançlar karşısında eşit ve tarafsız olması için, Diyanet lağvedilmeli, imam
hatipler normal okullara çevrilmelidir.
o Diyanet gibi
kurumlarda şimdiye kadar çalışanların mağdur olmaması için geçimleri gönüllü
olarak cemaatler tarafından karşılanmayanlar veya bu olanağı seçmeyenlerin
mağduriyeti engellenip toplumun başka işlerine yerleştirilmelidir.
o Devlet sadece
inançlar arasında eşitliği sağlamak ve azınlık inançta olanlar aleyhine
oluşacak fiili eşitsizlikleri gidermekle yükümlü olmalıdır.
· Yurttaşların
en geniş şekilde örgütlenebilmesi, hakkını koruyabilmesi, haksızlıklara ve
eşitsizliklere karşı mücadele edebilmesi için.
o Sınırsız bir
düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü derhal uygulamaya geçmeli, bunları
sınırlayan tüm yasalar derhal ve otomatik olarak geçersiz olmalıdır.
o Devletin,
firmaların, partilerin, derneklerin yani tüm örgütlerin ve bunların bütün
organlarının bütün kararları, bütün tartışmaları tüm yurttaşların bilgisine
açık olmalıdır.
· Demokrasinin
gerçekleşebilmesi, yurttaşların doğru kararlar verebilmesi için her şeyden önce
doğru bilgilenme gerekir. Doğru bilgilenme için ise, medyanın devlet ve
sermayenin tekelinden ve egemenliğinden kurtulması gerekir. Bunun için de
o Tüm medya ve yayın
faaliyeti, matbaalar, frekanslar, kanallar, kâğıtlar toplumsallaştırılmalı;
devletin ve sermayenin elinden alınmalı ve yurttaşların ve örgütlerinin emrine
verilmelidir.
o Medya olanakları,
tüm örgütler, partiler, inançlar, fikirler, akımlar, meslekler, cinsler,
yaşlar, bölgeler vs. arasında üye sayılarına ya da nüfus içindeki oranlarına
göre dağıtılmalıdır.
o Bu dağılımın
gerçek oranları yansıtmaları için sık sık ayarlamalar yapılmalıdır.
· Yurttaşların
üzerinde yükselmeyen, onlardan bağımsızlaşmayan ama onlara itaat ve hizmet eden
bir devlet cihazı için:
o Tüm düzeylerde
yetki ve sorumluluk seçilmiş organlarda olmalıdır. Osmanlı artığı, Firavun ve
Nemrutlar zamanından kalma valilik, kaymakamlık gibi merkezi olarak atanan ve
belirlenen tüm makam ve organlar lağvedilmedir.
o Tüm emniyet,
asayiş ve savunma kuvvetleri bu seçilmiş organların emrinde ve kontrolünde
olmalıdır.
o Tüm seçilmiş
yöneticiler ve organlar kendilerini seçenlerin beşte birinin oyuyla geri
alınabilmeli ve seçim yenilenmelidir.
o Tüm seçilenler
seçildikleri süre içinde ve çalışmaları esasında ortalama bir çalışanın gelir
düzeyinde ücret almalıdır.
o Memurların tayin,
terfi, seçim ve emeklilik işlemlerinde bağımsız memur sendikalarının tuttukları
siciller esas alınmalıdır.
o Asker sivil adalet
ikiliği ve memurlar hakkında dava için izinler kalkmalı. Kanun ve yasalar
karşısında mutlak eşitlik olmalıdır.
o Mahkemelere Jüri
usulü gelmelidir.
· Bu biçimsel
eşitliği ve demokrasiyi sağlayan tedbirlerin yanı sıra, asgari ölçüde ekonomik
ve sosyal eşitsizlikleri kaldırmak için:
o Devlet her
yurttaşa iş bulmak, bulamıyorsa, sendikaların ve bağımsız tüketici
teşekküllerinin tespit edeceği, asgari geçim endeksine uygun gelir sağlamakla
yükümlü olmalıdır.
o Tüm yurttaşlar
için genel sağlık ve emeklilik sigortası olmadır. Sigorta, doğrudan sigortalı
yurttaşların seçilmiş temsilcileri tarafından yönetilmeli ve denetlenmelidir.
o Gelecek nesiller
arasında kültür, eğitim ve iktisadi farklardan doğan eşitsizlikleri asgariye
indirmek için, her çocuk için parasız kreş ve anaokulu sağlanmalı; tüm eğitim
ve araçları parasız olmalı, düşük gelirli ailelerin çocukları ekstra desteklenmelidir.
o Tüm azınlıkların
gerçek hayatta fiilen ortaya çıkacak bizzat matematik bir azınlık olmaktan
doğan dezavantajlarını bir ölçüde ortadan kaldırabilmek için kotalar ve pozitif
ayrımcılık uygulanmalıdır.
Tartışılması dileğiyle
Demir Küçükaydın
demiraltona@gmail.com
09.06.2013
[1]Twitter masajı şöyleydi:
“Bence isim tartışmasından ziyade talepler üzerinde durulması önemli
değil mi?”.
n-qrzvenygban=tznvy.pbz-78edb@postmaster.twitter.com
[2] Örneğin “Emeryalizme karşı olmak” gibi bir ilke soyuttur
ve birleştirmez bu nedenle bir program ilkeler deklerasyonu olmaz ve
olmamalıdır. Çünkü herkes için Emperyalizm kavramının içiriği farklıdır. Ama
örneğin “NATO’dan çıkılacak” gibi bir talep son derece somuttur ve ideolojisi
ve kavramları nasıl olursa olsun bundan herkes aynı şeyi anlar. Yargı
bağımsızlığı soyuttur. Onun nasıl sağlanacağına ilişkin yapının programda yer
alması ise somuttur ve birleştirir. Programlarda somut yapısal talepler bir tür
“Lingua Franca” işlevi görürler.