Şu saatten sonra bir yandan kurumuş, mantarlamış dalları budayarak CHP’yi dönüştüren, bir yandan “Şahsım rejimi”nin yıkımını takip ederek rejim ile mücadele etmeye çalışan, Altılı Masa’yı kurarak birlikten güç almaya çalışan Kemal Kılıçdaroğlu haricinde adı geçen hiçbir cumhurbaşkanı adayına güvenmiyorum


İYİP'İN İPİYLE KUYUYA İNİLİR Mİ?

Bu hafta eyvallahsız bir yazı yazdım. Üzgünüm ama ülkem uçuruma sürüklenirken bu şımarıklığa daha fazla tahammül edemeyeceğim.

Türkiye tarihinin belki de en kritik seçimi için geri sayım başladı. Yeniden cumhuriyet mi, yoksa saltanat ve halifelik mi? Kaderin cilvesine bakın, cumhuriyetin ilan edilişinin 100. yılında yapılan seçimde, 623 yıl tebaa olmuş bir halkın 100 yıllık cumhuriyet tecrübesinin ardından cumhuriyeti tercih edip etmediğinin sağlamasını yapacağız. Ancak bununla birlikte her birimizin ayrı ayrı derecelerde hissettiği üzere ekonomik kriz, ülke kaynaklarının talanı, hukuk ve eğitimdeki çürümüşlük dayanılamaz bir hal aldı. Buna rağmen Cumhur İttifakı’nın inşa ettiği saray rejiminin karşısında yeniden cumhuriyet kodlarına dönmek için kurulan Altılı Masa bu günlerde seçim gündeminin dahi önüne geçen bir konu ile mücadele ediyor. 

“Çok sessizler, acaba güçlü bir aday çıkarabilecekler mi, neden doğru düzgün bir politika geliştirip artık halka anlatmaya başlamıyorlar, muhalif seçmenin dahi ilgisini çekemiyorlar” diye eleştirdiğimiz Altılı Masa’dan sadece muhalif seçmenin değil herkesin dikkatini çekecek açıklamalar gelmeye başladı. Her ay yayınladıkları sıkıcı bildirileriyle dikkatimizi çekmeyi başaramayan Altılı Masa üyeleri, Gürsel Tekin’in “HDP’ye bakanlık verilebilir” açıklamasının ardından düşmeleri en muhtemel tuzağa düştü ve HDP ile ilgili fikir ayrılıkları gerilime dönüştü. Haliyle hükümeti, muhalefeti, vatandaşı, medyası, herkesin gözü üzerlerinde. Hükümetin büyük bir keyifle locadan izlediği tartışma, başından beri eleştirildikleri “Masada neden HDP yok?” sorusu etrafında şekilleniyor. Ali Babacan’ın HDP sorusuna verdiği cevabın bir benzerini Kemal Kılıçdaroğlu kendi seçmenine veriyor: “Masanın altında yok, üstünde yok, duvarda yok, tavanda yok. Masamızda HDP yok. Gizli de yok, açık da yok.” 

Keşke gözünüzün önünde görebileceğiniz bir yerde olsaydı da bu kadar aramasaydınız. 

Ancak masada olmadığını ifade etmesine rağmen Kemal Kılıçdaroğlu da partisinden farklı isimler de HDP ile temasta bir beis görmüyor. Altılı Masa’nın en önemli iki ayağı CHP ve İYİ Parti arasında tırmanan gerilim tüm muhalif seçmeni etkisi altına aldı. Hepimizin geleceğini etkileyecek olan seçim için farklılıklarına rağmen bir araya gelmiş olan Altılı Masa’nın başından beri sallanan bir ayağı var: İYİ Parti. 

Özellikle son dönemde cumhurbaşkanı adayı kim olmalı, HDP ile ilişkiler, ekonomi politikaları ile ilgili çıkışları, Mansur Yavaş isminin sürekli zarf içinde masada tutulması ile masanın dengesini bozacak çıkışlar yapıyorlar. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın “Adayımız Mansur Yavaş’tır” çıkışından sonra aynı soydan gelen İYİ Parti de İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu üzerinden Mansur Yavaş adını sesli bir şekilde dile getirdi. “Acaba İYİ Parti ve Özdağ’ın göbek bağı başından beri hiç kesilmemiş miydi?” diye kafamda mini komplo teorileri kurarken bir yandan da hükümet kanallarından masanın adayı olması için Mansur Yavaş adının geçirildiğini aklıma getiriyorum ve bu farklı bileşenleri Mansur Yavaş ismi etrafında birleştiren nedir diye düşünüyorum ama işin içinden çıkamıyorum. 

Agatha Christie romanları gibi bir şey. Bu sefer ortada bir cinayet değil, kahraman yapılmak istenen bir adam var. Katiller değil, sempatizanlar var. Üstelik rakip gibi görünen hükümet, İYİ Parti ve Zafer Partisi aynı şey için mücadele ediyor. Neydi düşman kardeşleri bir isimde birleştiren şey? Hayli ilginç bir denklem. Belki de denklemi kurarken bir hata yapıyoruzdur. Parantezleri yanlış yerlere koyuyoruzdur mesela. Belki de “Aynılar aynı yerde” demek için daha dikkatli bakılmalı kümenin elemanlarına.

Ben bu kafa karışıklığı ile denklemi ve amaçlarını anlamaya çalışırken Ruşen Çakır, Medyascope Youtube kanalında izleyicilerle ortak yaptığı “Bitmeyen tartışma: Muhalefetin adayı kim olacak?” yayınının [22:32]-[23:08] saniyeleri arasında bir şey söyledi. Mansur Yavaş cumhurbaşkanı seçilirse MHP kökenli devri sabıkların bir kısmının görevlerinde kalabileceğini belirtti. O anda kafamda lambalar yandı. MHP’den daha milliyetçi olan AKP, güçten düşen ama iktidardan düşmeyen MHP, önce MHP’de sonra İYİ Parti’de barınamayan Ümit Özdağ ve İYİ Parti. Hepsi tek bir şey için savaşıyorlar. Milliyetçiler olarak iktidarda olmak, iktidarda kalmak. Devleti milliyetçi muhafazakârlar haricinde kimseye teslim etmemek. Bu basit şeyi göremememin tek sebebi Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu ya da Kemal Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı olarak hangisi gelirse gelsin eskiyi temizleyecek, yeni kadrolar gelecek diye saf saf düşünmemdi. Hâlbuki Önder Algedik’in Twitter ’da hepimize duyurduğu üzere Yavaş, Ankara’da Melih Gökçek’in yarım kalan ODTÜ ormanının içinden geçecek otoban projesini tamamlıyordu. Üstelik, hiçbir siyasi söylemde bulunmayarak antipati yaratabilecek milliyetçi cümlelerini kendisine saklıyordu. 

MHP, Cumhur İttifakı içerisinde AKP’ye her ne yaptıysa, İYİ Parti şuan Altılı Masa’da CHP’ye ve masaya aynı şeyi yapıyor. Boyuna ve oyuna bakmadan bağırıyor, çağırıyor, tehdit ediyor ve kabadayılıkla yaygara kopararak alacağını almaya çalışıyor. Üstelik bunu kendilerinden daha fazla oy potansiyeli olan HDP’yi düşmanlaştırarak yapıyorlar. Üstelik bunu ülke yangın yerine dönüşmüşken, alacakları bir şey kalmamışken yapıyorlar. Üstelik bunu kemik bir oy potansiyelleri henüz yokken, AKP’den MHP’den kopan yüzergezer oylara güvenerek yapıyorlar. Ufka bakın!! Gerçekten bu kadar kısa vadeli kar hesaplamaları yapıyorsanız neden Erdoğan sizi hükümet ortağı olmaya davet ettiğinde gitmediniz? Erdoğan, Akşener’i Cumhur İttifakı’na davet ettiğinde şöyle düşünmüştüm. Erdoğan kan kokusunu aldı. Onların da kendisi ile aynı olduğunu halka göstermek için Akşener’i kendi masasına davet etti. O davetten sonra Akşener ister gitsin, ister gitmesin, halkın gözünde cumhurla aynı parti olarak işaretlenmiş oldu. Kendisinden daha temizini arayan seçmen için de şimdilik nereye gideceğini göstermiş oldu Erdoğan. İYİ Parti ise söylemleriyle bu zannı yıkmak için hiçbir şey yapmıyor. Hafta içinde Yavuz Ağıralioğlu’nun “HDP ile yan yana gelmemiz mümkün değil” açıklamasının ardından Meral Akşener, Ağıralioğlu’nun açıklamasına benzer şeyler söyledi. Meral Hanım da aynı söylemi tekrar edince HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş’tan enfes bir açıklama geldi. 

“Kötü milliyetçilerin yerine İYİ milliyetçilerin gelmesini istemiyoruz”

Kürt meselesi çözümünü tıpkı hükümet gibi bomba yağdırıp, seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyumlar atayıp, milletvekillerini tutuklatıp, halkını adalet sarayları önünde adalet nöbeti tutturacak şekilde çözmekse siyasetiniz, ne siz bekleyin, ne bizi oyalayın, derhal gidip AKP’ye üye kaydınızı yaptırın. Ya da Cumhur İttifakı’na geçin. Oturduğunuz masaya Millet İttifakı adını verdiniz ya. İşte o masada Kürtler’in de olması gerekiyor ki masa milleti ifade etsin. Cumhur İttifakı’nda ağzınızda sakil duran muhafazakâr cümlelerin de, milliyetçi söylemin de alası yapılıyor zaten. İYİ Parti’nin tek derdi musluğun başına geçmekse keşke ittifakla, her ay toplantı yapmakla uğraşmasaydı da daveti kabul etseydi. Ben yepyeni bir Türkiye hayali kurarken 2023 model bir AKP görmek istemiyorum karşımda. HDP diye bir parti var, ve evet HDP içinde PKK yanlısı söylemi olan vekiller var. Ancak sizin partilerinizde de sizin politikalarınızı aşan, sizden daha sert söyleme sahip vekilleriniz, üyeleriniz var. Terör sorununu da, Kürt meselesini de görmezden gelerek, masaya oturtmayarak çözemeyeceksiniz. Madem gezilerinizde Cumhur İttifakı seçmeni tarafından HDP ile masaya oturmakla suçlanıyorsunuz, neden birlikte resim verip nasıl durduğuna bakmıyorsunuz? Belki o zaman kararsızlar çıkar aydınlığa, kendinizi daha İYİ hissedersiniz. Süleyman Soylu bile Kürt gençlerle bir araya gelip def çalan kızlara İbrahim Tatlıses gibi elini sallayarak beceriksizce tempo tutuyor, sizi bu kadar korkutan nedir, “Barışacağız” demekten?

Kemal Kılıçdaroğlu “Helalleşme” söylemi ile sizin elinize harika bir kapı açtı. Helalleşme başlığı ile neden görüşemiyor, “Sorunları seçimden sonra konuşup çözeceğiz ama şimdi hep birlikte hareket edip seçimi kazanmalıyız” diyemiyorsunuz? Ufuksuzluğunuz gözlerimi yaşarttı. Bu ülke bu kadar ucuza gitmemeliydi. Cumhuriyet kurulmadan önce Kurtuluş Savaşı’nda nasıl Kürdü, Türkü, Lazı, Çerkezi birlikte savaştıysa, cumhuriyet kurtarılırken de birlikte savaşmalıyız. HDP’li bakan da olur, Meclis başkanı da. Madem millet seçmiştir, daha Meclis’e girmeden milleti bölemez, milletin seçtiği vekile “Siz bizden daha az vekilsiniz” diyemezsiniz. Milletin bir kısmı için “Onlar bizim milletimizden değil” diyemezsiniz.

Kafamda türlü varyasyonlar türüyor. İYİ Parti hükümetle anlaşıyor, Erdoğan çıkıp halkından özür dileyip İYİ Parti ile güçlerini birleştirip her şeyi düzelteceğini söylüyor. “Bilge Yılmaz ekonomi direksiyonuna geçecek” diyor. “Birlikte yeni politikalar geliştireceğiz” diyor. MHP arka kapıdan gönderiliyor, belki de tutuluyor hiçbir önemi yok. Ve dağılmış bir masa ile İYİP kötü bir evlilik yaparak iktidara yürüyor. Olmaz mı? Olur. Ama cicim ayları ya üç ay sürer ya beş ay. Sonra bir önceki yazımda da bahsettiğim kısa filmdeki gibi >> Next Floor. Başka bir varyasyon: “Madem millet Mansur Yavaş diyor o halde onu aday gösterelim seçimi bir şekilde alırız”. Türkler’in en büyük hatası uzun vadeli plan yapmamak. Köklerimiz Yörük olabilir ama kervan yolda düzülmez. Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan olduğu günden beri ilmek ilmek bir hayali dokuyor. Cin fikirlerle, bir anda gaza gelmelerle hareket edecekseniz varın gidin şimdiden. Bizim kazanacak bir savaşımız var.

İYİ Parti iyi düşünmeli. Söylemleriyle Cumhur İttifakı’nın sağ avucunu mu kaşındıracak, yoksa Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylemlerine destek olup daha tahammüllü, daha kontrollü ve kapsayıcı hareket ederek yeni Türkiye’de söz sahibi mi olacak?

Şu saatten sonra bir yandan kurumuş, mantarlamış dalları budayarak CHP’yi dönüştüren, bir yandan “Şahsım rejimi”nin yıkımını takip ederek rejim ile mücadele etmeye çalışan, Altılı Masa’yı kurarak birlikten güç almaya çalışan Kemal Kılıçdaroğlu haricinde adı geçen hiçbir cumhurbaşkanı adayına güvenmiyorum. (ELİF GÖKÇE ARAS -MEDYASCOPE)

Daha yeni Daha eski