Son çektiği film olan 2011 yapımı “Ay Büyürken Uyuyamam” filmine kadar oluşturduğu filmografiyle ulusal sinemanın geçirdiği bütün evreleri t...
Son çektiği film olan 2011 yapımı “Ay Büyürken Uyuyamam” filmine kadar oluşturduğu filmografiyle ulusal sinemanın geçirdiği bütün evreleri temsil eden filmler ortaya koyan Şerif Gören’in arabesk filmlerden 12 Eylül filmlerine, toplumsal gerçekçi filmlerden ticari komedilere uzanan oldukça çeşitli bir kariyeri oluştu.
8 Aralık’ta kaybettiğimiz 1944 doğumlu Şerif Gören’in; kurgucu, yardımcı yönetmen ve yönetmen olarak 1960’lardan 2000’lere kadar devam eden sinema kariyeri, ulusal sinemamızın geçirdiği evreleri gösteren kıymetli bir harita oluşturuyor.
1962’de kurgu asistanı olarak Erman Film’de başladığı sinema kariyerine, 1968’de yönetmen yardımcısı olarak devam eden Şerif Gören, 1974’te “Endişe” filminin çekimleri başlar başlamaz Yılmaz Güney’in tutuklanmasından sonra çekimler yarım kalınca yönetmenliğe geçiş yapmış oldu. Son çektiği film olan 2011 yapımı “Ay Büyürken Uyuyamam” filmine kadar oluşturduğu filmografiyle ulusal sinemanın geçirdiği bütün evreleri temsil eden filmler ortaya koyan Şerif Gören’in arabesk filmlerden 12 Eylül filmlerine, toplumsal gerçekçi filmlerden ticari komedilere uzanan oldukça çeşitli bir kariyeri oluştu.
1968’de Mehmet Aslan’ın “Hakanların Savaşı” filmiyle başladığı yönetmen asistanlığı ve yardımcı yönetmenlik döneminde onlarca filmde çalışarak farklı yönetmenlerle deneyimler elde etti. Ancak hiç kuşku yok ki en önemli ikili çalışmasının Yılmaz Güney’le olduğunu söyleyebiliriz.
YILMAZ GÜNEY ŞERİF GÖREN İLİŞKİSİ
1969 yapımı “Bir Çirkin Adam” filminde Yılmaz Güney’e asistanlık yapmaya başlayan Şerif Gören’in onunla kurduğu ilişkinin oldukça yoğun ve komplike bir iletişim olduğunu söyleyebiliriz. 1970 yapımı “Umut” filminin ikinci yönetmeni olan Şerif Gören, filmin kurgusunu da yapmıştır. Hemen her sahnede Yılmaz Güney’in oyuncu olarak da var olduğunu hesaba katarsak kamera arkasında Şerif Gören’in ne denli büyük bir görev üstlendiğini daha net anlayabiliriz. Şimdiki gibi monitörden tekrar izleme şansının da olmadığı dönemde kamera önünde oynayan yönetmenin filmin setine hâkim olmasında yardımcı yönetmene büyük görev düşüyordu. Bu ikili çalışmaları Güney’in avantür filmlerinden sonra sınıfsal çelişkiler üstüne yoğunlaştığı “Arkadaş” filminde de sürmüştü. “Endişe” filminin çekimleri başladıktan sonra Yılmaz Güney’in tutuklanmasından sonra filmi çekip bitiren Şerif Gören bu trajik vesileyle artık yönetmenlik kariyerine başlamıştı. Film 12. Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Film", "En İyi Senaryo" ve "En İyi Yönetmen" ödüllerini kazanmıştı.
Bu hapisliğin devamında Güney’in hapiste senaryosunu yazdığı “Yol” filmini de çeken Şerif Gören, kariyerinin Yılmaz Güney sinemasıyla içiçe geçmiş bir halde oluşmasının girift bağına son halkayı koymuş oldu. Altın Palmiye kazanan “Yol” filminin yönetmeni olsa da filmdeki Güney ağırlığından kurtulması mümkün olmadı.
ŞERİF GÖREN’DEN TOPLUMSAL GERÇEKÇİ GENCEBAY FİLMLERİ
Şerif Gören’in esasen en çok es geçilen filmlerinin Orhan Gencebay’la çektikleri filmler olduğunu düşünüyorum. “Derdim Dünyadan Büyük” (1978), “Aşkı Ben mi Yarattım” (1979), “Kır Gönlünün Zincirini” (1980) ve “Feryada Gücüm Yok” (1981) filmleri arabesk furyasının içinde oldukça özgün, dönemin politik ruhunu bir şekilde farklı tonlarda içine alan toplumsal eleştiriler barındıran, önemli sosyolojik veriler veren filmlerdi. “Derdim Dünyadan Büyük” filminde yeşil parkalı, duvarları dönemin sınıfsal mücadelesine uygun politik yazılamalarla dolu gecekondu mahallesinde kitle önderi bir genci canlandırırken, “Aşkı Ben mi Yarattım”’da lüks gazinolarda söylemek yerine halk konserleri vermek isteyen bir Orhan Gencebay karşımıza çıkar. “Feryada Gücüm Yok” filminde ise 1980 sonrasında yaratılan tüketim toplumu ve tek tipleşen kitle iletişim araçları eleştirisi belirgindir.
DERMAN / TARIK AKAN - HÜLYA KOÇYİĞİT / 1983
ŞERİF GÖREN’DEN KIRSAL YAŞAMA GERÇEKÇİ BİR BAKIŞ
1980 sonrası Şerif Gören filmleri hem kır yaşamının hem de şehir yaşamının rutinleri üstünde duran yapımlardı. Kır yaşamının zor şartlarına eğilen, doğa ve insan ilişkilerine odaklanan yapımlar ortaya koyan Şerif Gören, ağalık kurumu ve feodalitenin yıpratıcı etkileri üstünde de durmuştu. Yönetmen bu filmlerde hikaye ve oyuncu uyumunun üst seviyede olduğu yapımlar ortaya koydu. “Tomruk” (1982), “Derman” (1983), “Kurbağalar” (1985), “Yılanların Öcü” (1985) ve “Katırcılar” (1987) filmleri kırsal yaşamın zorluğunun farklı coğrafyalarda resmeden başarılı dönem filmleriydi.
KADIN ODAKLI FİLMLERİ
12 Eylül sonrasında bireysel duygulara odaklanan filmler öne çıkarken özellikle Atıf Yılmaz’ın başını çektiği bir furya olarak şehirli kadın hikayeleri daha görünür olmaya başlamıştı. Bu dönemde Şerif Gören de bu yaklaşımın başarılı örneklerini ortaya koydu. “Herhangi Bir Kadın” (1981) “Güneşin Tutulduğu Gün” (1983) ve “On Kadın” (1987) filmlerini bu çerçevede değerlendirebiliriz.
12 EYLÜL FİLMLERİNE ŞERİF GÖREN DOKUNUŞU: “SEN TÜRKÜLERİNİ SÖYLE”
12 Eylül 1980 Darbesi sonrası binlerce insanın tutuklandığı bir ortamdan sonra 80’lerin ikinci yarısında bu insanların önemli bir kısmı hapisten çıkmaya başlamıştı. Bu yeni Türkiye’ye salıverilen toplumsal hareketliliğin yenik bireyleri, artık bireyselliğin kutsandığı yeni dünyada ayakta kalmaya çalışacaklardı. Bu sancılı dönüşümü resmetmeye çalışan 12 Eylül filmlerin en çarpıcılarından biri Şerif Gören’in çektiği, Kadir İnanır’ın başarılı oyunculuğuyla unutulmaz bir dönem fotoğrafı veren “Sen Türkülerini Söyle” filmiydi. Yedi yıllık hapislikten sonra salıverilen Hayri’nin sürgüne gitmeden önce İstanbul’da eski arkadaşlarıyla karşılaşmasını anlatan film, 1970’lerin idealizminin 1980’lerdeki realizme dönüşüp toplumsal kurtuluş ideasının nasıl küçük bireysel kurtuluşlara evirildiğinin izlerini sürüyordu. Hayri’nin gözünde eski yoldaşları dejenere yaşamlarının içinde kaybolmuşken bu yeni dünyanın içinde var olmak onun için hiç kolay olmayacaktır.
ŞERİF GÖREN’LE BEYOĞLU TURU: 'BEYOĞLU'NUN ARKA YAKASI'
Kent ve sinema ilişkisi namına ulusal sinemamızın orijinal filmlerinden bir olan “Beyoğlu'nun Arka Yakası” da Şerif Gören’in benzersiz filmlerinden biriydi. Beyoğlu’nun arka sokaklarında dolaşan, mekanları gezen ve türlü olaylara tanık olan, günlük rutininden sıkılmış bir adamın Beyoğlu keşfini anlatan film, sadece sinemasal değeriyle değil o dönemin Beyoğlu’nun izini sürmek isteyenler için de oldukça keyifli bir seyirlik olmayı vaat ediyor.
1993’te dönemin Amerikanlaşan ruhunun ve sinema salonlarını ele geçiren popüler Amerikan filmlerinin zekice mizahını yaptığı “Amerikalı” filmiyle ölü toprağı atılmış ulusal sinemamızı 1 milyon izleyiciye ulaştıran Şerif Gören, yıllar sonra ise Necati Cumalı’nın kasaba yaşamı içinde bastırılmış kadın yaşamına odaklandığı öykülerini topladığı “Ay Büyürken Uyuyamam” kitabını aynı isimle sinemaya taşımıştı.
Şerif Gören; 1960’larda başladığı sinema kariyerine özellikle 1980’lerde eşsiz katkılar sundu. Sinemasının farklı janrlar içeren zenginliği hâlâ keşfedilmeyi bekleyen çok sayıda film barındırıyor. (RIZA OYLUM - GAZETE DUVAR)
Hiç yorum yok