Şeker pancarı üretiminin sadece pancar üretimi değil, arpa, buğday, ayçiçeği üretimi ve hayvancılık anlamına geldiğini, şekerin sadece şeker değil aynı zamanda ekmek olduğunu yok sayarak şeker fabrikalarını özelleştiren AKP, Türkiye'yi adım adım ciddi gıda sorunu yaşayan, ithalata bağımlı, kendi kendini besleyemeyen bir ülke haline getirdi.
Resmî Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile 15 Ekim 2022 tarihine kadar 400 bin ton şeker ithalatına izin verildi. Bu miktar bugüne kadar alınan en yüksek ithalat miktarı. 2020’de 220 bin ton olan şeker ithalatı, bu kararla yaklaşık iki katına çıkarılıyor. Şeker ithalatında gümrük vergisi alınmayacak. Şeker fabrikalarının 2018’de özelleştirilmesi ve ithalat kararı ile pancar üreticileri bir kez daha zarar ettiriliyor.
2018 şubat ayında alınan şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kararı üzerine kaleme aldığım yazıyı güncelliğini koruması nedeniyle tekrar ilginize sunuyorum.
TARIMDA ADIM ADIM ÇÖKÜŞ: ŞEKER FABRİKALARI BUGÜNE NASIL GETİRİLDİ VE NEDEN ÖZELLEŞTİRİLEMEZ?
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin özelleştirilmesi sadece bu sektörde yer alan milyonların değil sağlıklı beslenme hakkına sahip 80 milyonun gıda güvenliği sorunudur. Sadece şeker değil, ekmek sorunudur
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, 20 Şubat 2018’de Türkşeker’e ait 14 şeker fabrikasının 18 Nisan’a kadar özelleştirme tekliflerinin alınacağını açıkladı.[1]
Kamuya ait üretim alanlarının özelleştirmesi yeni değil ancak AKP’li yıllarda en büyük sürecini yaşadı. 2002 yılından bu yana ara vermeksizin kamu varlıklarını özelleştirdiklerini belirten Erdoğan şeker fabrikalarının özelleştirilmesini de şu sözlerle ifade etti: “Bu işleri yapacağız. Devletin sırtında yük ve zarar ediyor. Özelleştirme zararı önleyecek şekilde yapılacak. 2002’den beri gündemimizde. Doğru olan bu.”
Tarımsal alanda üretim yapan kamuya ait kurumların şirketlere devredilmesi 90’lı yıllarda Yemsan, Et Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu’nun özelleştirmeleri ile başladı. AKP iktidara gelirken söz verdiği neoliberal politikaları uygulama uyumunu kanıtlarcasına kamunun en değerli tarımsal üretim yapan kurumlarını şirketlere sattı. AKP’nin gübre fabrikalarını, Tekel’i özelleştirmesi, üretici desteklerini kaldırması, köy hizmetleri gibi köylüye destek olan kurumları kapatması, tarıma ve çiftçiye büyük zararlar verdi. Kamusal üretim tasfiye edildi, üretici işçileşti, yoksullaştı. AKP’nin şimdiki hedefi de kamunun elinde kalan son kurumlardan Türkşeker’e (Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.) bağlı şeker fabrikaları.
Şeker üretimi
Türkiye’de şeker üretimi ilk olarak 1926’da Alpullu ve Uşak’ta biri devlet diğeri özel sektöre ait fabrikalarla başladı. Artan şeker ihtiyacını karşılamak için 1933’de Eskişehir, 1934’de Turhal şeker fabrikası da üretime başladı. 1935’te üç ulusal bankanın sermayesini oluşturduğu Türkşeker kuruldu. 1950’den sonra pancar ekicilerinin kooperatifleri oluşmaya başladı ve 1972’de kooperatiflerin birlik örgütü Pankobirlik kuruldu. 1951’de Türkşeker KİT haline getirildi. 1951-1956 arasında şeker ihtiyacının tamamının yerli üretimle karşılanabilmesi amacıyla 11 fabrika daha inşa edildi. 60’lı yıllarda Türkşeker’e ait iki fabrika %65 yerli imalatı barındırarak açıldı. Sonraki yıllarda açılan şeker fabrikaları Türkşeker’in fabrikalarında üretilen makinalarla %95 oranında yerli imalatla üretime başladı.[2]
Dünyada 133 ülke şeker üretiyor. Üretimin %35’i uluslararası ticarete dahil ediliyor. Dünya şeker üretiminin %77’si şeker kamışından, %23’ü ise şeker pancarından elde ediliyor. Şeker kamışından üretilen şekerin maliyeti daha düşük olması şeker fiyatlarını belirlediği için pancar şekeri üreten ülkeler genellikle kendi ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde ya da sübvanse edilerek ihracata da yönelik üretim yapılabiliyor
Adım adım özelleştirme ve tasfiye
Gıda güvencesi ve güvenliği açısından stratejik bir ürün olan şekerde kendine yeten, üretimini “yerli ve milli” olarak gerçekleştiren Türkiye 2000 yılında İMF ve Dünya Bankası’nın talebi ile Türkşeker’i özelleştirme programına alacağını, kooperatiflere, birliklere ve üreticilere yapılan desteklerin kaldırılacağını, pancar ve şeker üretimine kota konulacağını, şeker piyasasını düzenleyecek bir kurul oluşturacağını ve bu amaçla şeker kanunu çıkaracağını niyet mektupları ve anlaşmalarla taahhüt etti. Nisan 2001’de, Şeker Kanunu yasalaştı. Şeker Kurumu ve Şeker Kurulu oluşturuldu.
AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte şekerde kamusal üretimi hızla baskıladı, Türkşeker’i zayıflatmaya başladı. 2004’de Türkşeker’in %94 hissesine sahip olduğu Kütahya Şeker Fabrikası Torunlar Gıda’ya, Adapazarı Şeker Fabrikası ise 2005 yılında Adapazarı Pancar Ekicileri kooperatifine satıldı.[3] 2007-2011 yılları arasında Türkşeker’e ait 25 fabrikanın gruplar halinde yapılan özelleştirme ihaleleri Şeker-İş sendikasının başvuruları üzerine Danıştay tarafından iptal edildi.
Türkşeker nasıl zarar etti-rildi?
Şeker pancarından şeker üreten, 25’i Türkşeker, 5’i Pankobirlik, 3’ü özel şirketlere ait 33 şeker fabrikası mevcut. Bu fabrikaların toplam şeker üretme kapasitesi 3 milyon 151 bin ton. Türkşeker’e ait fabrikalarda üretim kapasitesi 2 milyon ton olmasına rağmen kota sistemi[4] ve Şeker Kurulu[5] kararları ile kapasitesinin çok altında üretim yaptırıldı. Özellikle 2006 yılından bu yana Türkşeker fabrikaları %50-55 aralığında kapasite kullanım oranına sahip iken, özel şeker fabrikalarının kapasite kullanım oranı %98 olarak gerçekleşti.
2006’dan sonra şeker üretimi tüketim ihtiyacını karşılayamaz hale getirildi. Kotaların yeterli düzeyde belirlenmemesi, özel sektörün tam kapasite çalışması sağlandıktan sonra Türkşeker’e kalan kotanın tahsis edilmesi Türkşeker’in zarar etmesine neden oldu. Türkşeker’in üretim ve stok maliyetlerinin sübvanse edilmemesi ve şeker ihtiyacının stoklardan karşılanmaması ile şeker ithalatının yolu planlı olarak açıldı. Tüm bu politikaların sonucunda, 2015’de 170 bin ton, 2016 da ise 280 bin ton şeker ithal edildi. Bu dönemde Türkşeker fabrikalarına kapasitesinin %50’si kadar, 1 milyon 43 bin ton şeker kotası tahsis edilerek ihtiyacı karşılaması engellendi, yüksek miktarlarda ithalat yapıldı.
Şeker üreticisi, çiftçisi, köylüsü işçileşti
AKP’nin şeker politikaları sonucunda, 2002 yılında 492 bin çiftçi sayısı 105 bine, 372 bin hektar olan şeker pancarı ekim alanı, 322 bin hektara düştü. Bu veriler küçük köylülüğün pancar üretiminden tasfiye edildiğini gösteriyor. Yaklaşık 400 bin çiftçi pancar ekiminden, büyük oranda da tarımsal üretimden tamamen vazgeçti. Çünkü pancar çiftçisi aynı tarlaya 4 yılda bir pancar ekebiliyor, üç yıl boyunca da yörede ne yetişiyorsa arpa, buğday, ayçiçek gibi ürünler ekiyor. Pancar ekimini yapamamak başka ürünleri ekebilmek için kazanamamak böylece diğer ürünleri de yetiştirememek anlamına geliyor.
Şeker pancarı üretimi sadece pancar üretimi değil, arpa, buğday, ayçiçeği üretimi ve hayvancılık anlamına geliyor
Türkşeker çiftçiye üretim avansı ve tohum sağlayarak, tarım makinaları ile ekim ve hasat işlerini gerçekleştirerek destek olmasına rağmen kota kısıtları nedeniyle geçimi için yeterince üretim yapamayan üreticilerini kaybetti. Ağrı, Çarşamba, Susurluk ve Alpullu fabrikalarında geçtiğimiz yıl üretim yapılmadı. Şeker pancarı üreticileri geçim kaynağını kaybetti. 2002 yılında bir milyon kg. tohum üreten Türkşeker, 2016’da 385 bin kg. tohum üreterek çiftçiye dağıttı. Türkşeker’in tohum üretimi %60 oranında azaltılmış oldu.
Şeker pancarı üretimi sadece pancar üretimi değil, hayvancılık anlamına da geliyor. Şekerin yan ürünü ve hayvan yemi, alkol üretim girdisi ‘küspe ve melas’ üretiminin 2002 yılına kadar %71’ini gerçekleştiren Türkşeker, şimdilerde bu oranı %49’lara kadar düşürmüş oldu. Türkşeker pancar üreticisine ürettiği pancarın %25’i oranında küspeyi parasız vererek köylünün düşük maliyetli hayvancılık yapmasına olanak sağlıyor/sağlıyordu. Hem köylünün tarımsal faaliyetini sürdürülebilir kılıyor, hem de ülke üretiminin yeterliliğine katkı koyuyor/koyuyordu. Bu nedenle şeker pancarı ve şeker üretiminde uygulanan kotalar hayvancılığı da olumsuz etkiledi. Pancar ekemeyen köylü, havyanlarını da besleyemez hale geldi.
Nişasta bazlı şeker üretimi, AKP’li yıllarda Cargill hikayesi
Şeker pancarı üretimine uygulanan kotalar sınırlamalar ve baskıların yanında nişasta bazlı şeker üretimi de eş zamanlı ve sistematik olarak devreye sokuldu. Şeker Kanunu ile Türkiye’de pancar şekerine ayrılan kotanın %10’u oranında ülke içinde satış yapabilmeleri için nişasta bazlı şeker (NBŞ) üretim kotası belirlendi. Bakanlar Kurulu kararı ile bu kota %50’ye kadar artırılabiliyor. AKP iktidarı 14 yıl içinde Bakanlar Kurulu kararları ile NBŞ kotasını 7 kez %50, bir kez %38, 2 kez %35, bir kez %30 ve 3 kez de %25 artırdı, ortalama NBŞ kotası %14,3 oldu.
Türkiye’de 2002 yılında, AKP henüz iktidara yeni gelmişken Şeker Kurulu kararı ile Türkiye şeker sektörüne ilk defa yabancı bir üretici dahil oldu ve üretime başladı: ABD’li Cargill. Cargill dünya şeker ticaretine hakim en büyük firmalardan birisi. 2002 yılında Cargill’in üretime geçmesiyle NBŞ üretimi de başladı. NBŞ üretimi izni verilen 5 şirketin yıllık nişasta bazlı şeker üretim kapasitesi yaklaşık 990 bin ton. Bunun dışında kota hakkı bulunmayan ve kota tahsis edilmeyen, sadece yurt dışına ihraç edilmek üzere nişasta bazlı şeker üretim faaliyetinde bulunabilen toplam 350 bin ton kapasiteli 5 şirket daha faaliyette bulunuyor. Türkiye’deki NBŞ üretimi ve pazarının %87’sini Cargill ve Amylum firmaları kontrol ediyor.
2002 yılından bu yana ülke içi tüketim için yıllık ortalama 342 bin ton NBŞ üretimi gerçekleşti. Tüm AB ülkeleri toplam kotasının yıllık 720 bin ton olduğu göz önüne alındığında (AB’de NBŞ kotası %5) Türkiye tek başına AB NBŞ kotasının yarısı kadarını ülke içi tüketimi için üretti. NBŞ için AB’de uygulanan sınırın 3 katı sınır oranı olarak belirlendi, şeker pancarının yeri sistematik olarak NBŞ’ye terk edildi.
NBŞ’in insan sağlığına zararları bilinmekte iken yüksek kota uygulaması ciddi bir halk sağlığı tehlikesi yaratıyor. Buna rağmen Cargill, NBŞ kotasının %50’ye çıkarılmasını hedefliyor. NBŞ şimdilik sadece gıda sanayinde kullanılıyorken kotanın %50’ye çıkarılmasıyla, pancar şekerinden (2,79 TL/kg) daha ucuz olan NBŞ’yi (1,87 TL/kg) yoksul halkın sofrasında tercih etmek zorunda kalacağı diğer ülkelerdeki deneyimlerden biliniyor.
2002’den bu yana çok uluslu şirketlerin çıkarları için bütün politikaları harfiyen uygulayan AKP, Türkiye’yi kendine yeten ülke konumundan et, tahıl, bakliyat, yem, tütün, şeker gibi pek çok üründe net ithalatçı ülke konumuna getirdi.
14 şeker fabrikasının özelleştirilmesi ile başlatılan süreç, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nda Türkşeker’in 31 Aralık 2018’e kadar özelleştirilmesinin tamamlanması kararının ilk adımı. Yıl sonuna kadar kamunun, köylünün, çiftçinin şeker üretiminden tasfiye edilmesi hedefleniyor.[6] Bölgelerindeki tek sanayi tesisi şeker fabrikası olan, köylüsü, işçisi, esnafı, nakliyecisi, tamircisinin geçindiği birçok ilin ekonomisi çöküşe geçecek.
Kamunun fiyatları dengelemediği ortamda pancar üreticisi daha düşük fiyattan pancarı satmaya zorlanacak, pancar ekiminden bütünüyle vazgeçecek. Böylece NBŞ üreticileri %50 kota hedeflerine daha kısa sürede erişecek. Süreç tamamlanana kadar düşük tutulan NBŞ fiyatı da pancar şekeri fiyatı da artacak. Bugünden daha pahalı, daha sağlıksız şeker tüketilecek.
Köylünün yeniden tarımdan tasfiyesi ile sadece şeker pancarı değil, başta buğday ve et olmak üzere hali hazırda ithal edilen ürünler daha fazla ithal edilecek. Dünya buğday ticaretinin %80’ini elinde tutan 4 şirketten biri olan Cargill Türkiye’ye buğday da satacak. Cargill gibi çok uluslu şirketlerin tohumlarıyla üretilen, stoklanamayan ve stratejik olmayan yaş sebze meyve, çiçek üretilip, yine aynı şirketler üzerinden arpa, buğday, mısır, et, yem, tütün, şeker, bakliyat vs. ithal edilecek. Böylece ‘milli tarım’ projesine uygun, çok ‘yerli ve milli’ bir tarım(!) olacak.
AKP’nin, tek adamın tarım alanındaki ‘yerli ve milli’ hikayesi böyle işte!
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin özelleştirilmesi sadece bu sektörde yer alan milyonların değil sağlıklı beslenme hakkına sahip 80 milyonun gıda güvenliği sorunudur. Sadece şeker değil, ekmek sorunudur. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi durdurulmalı! (NERİMAN USTA - SENDİKA.ORG)
Dipnotlar:
[1] Tek tek özelleştirilecek fabrikaların ihalelerine son teklif verme süreleri ile ihale bedelleri:
3 Nisan: Bor-Kırşehir-Yozgat (4 milyon TL), Çorum (5 milyon TL)
11 Nisan: Ilgın, Turhal (5 milyon TL) ve Erzurum, Kastamonu, Erzincan (3 Milyon TL)
18 Nisan: Afyon (5 milyon TL), Burdur (4 milyon TL) ve Alpullu, Elbistan, Muş (3 milyon TL)
[2] Türkşeker’in makina fabrikalarında şeker fabrikalarının %95’i, çimento fabrikalarının teknik ihtiyaçlarının %85’i imal edilebiliyor. Ayrıca başta enerji ve maden sektörü olmak üzere birçok alanda ihtiyaç duyulan büyük çaplı makina imalatları, buhar türbinleri, kazanları, dişli kutuları gibi çok çeşitli imalat yapılabiliyor.
[3] Adapazarı Şeker Fabrikası daha sonra 2012’de Gülen Cemaati’ne ait Asya Katılım Bankası’na, 2013’de Ülker Grubu’na satıldı.
[4] Bir yılda ne kadar şeker üretileceğini belirleyen sınır değer (kota) olarak ilan ediliyor. 2017-2018 yılı için 2 milyon 670 bin ton şeker üretim kotası bakanlıkça belirlendi. Bunun 2 milyon 403 bin tonu pancar şekeri, 267 bin tonu NBŞ. Şirketlere tahsis edilen kotalara göre pancar ekicilerine de şirketler pancar üretim kotası tahsis ediyorlar.
[5] Şeker Kurumu OHAL’de çıkarılan 696 sayılı KHK ile kapatıldı. Şeker Kurumu’nun görevleri Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na devredildi.
[6] Fabrikaların 5 yıl süreyle üretimde kalacakları açıklanmasına rağmen uygulanan kota sistemi ile bazı fabrikalarda şeker maliyetinin üzerinde maliyetle üretim yapan fabrikaları özel sektörün işletmeyeceği öngörülebilir. Türkşeker, yüksek maliyetli şeker üreten fabrikaların zararını düşük maliyetle üretim yapan fabrikalarla tolere ediyor. Özel sektörün böyle bir toleransı olmayacak, fabrikalar kapatılacak.
Not
– Türk Şeker Fabrikaları A.Ş. 2016 sektör raporu
– Türkiye İhracatçılar Meclisi: Tarım Raporu’ndan faydalanılmıştır.